bugün

entry'ler (78)

devlet

Farklı ideolojilerin farklı yorumlar yaptığı bir oluşumdur. Siyaset felsefesinin kurucusu platon'dan başlayarak; Hobbes, Marks, Kant, Machiavelli gibi birçok düşünürün konusu olan bir kavram olmuştur.
Kimileri bu oluşumu güç olarak görürken kimileri de barış içinde yaşamak için gerekli olduğunu savunmuştur. Milliyetçi çizgide olan insanlar ve liberal çizgide olan insanlar geçmişten beri süregelen bu oluşumu farklı yorumlamışlardır.Her ne kadar devleti kutsal kabul etse de bazı ideolojiler, insan eliyle yapılmış olan bir şeyi çok fazla kutsallaştırmamak gerekir. Çünkü devletler de insanlar gibi doğar, büyür ve ölür.

korkoro

hayatımda en etkilendiğim gerçek film.

street spirit

Hayatımın en iyi/acı rastlantılarından biridir.
Çok iyi, çok harika bir radiohead şarkısıdır. Duygu yoğunluğu çok iyidir gerçekten ve klibi de bir o kadar özgün. her gün, her an ve her yerde paylaşmak istediğim ama kimsenin de bilmesini istemediğim parça.

gökhan özoğuz

O ses Türkiye' ye girerek hata yaptığını düşündüğüm Athena grubunun solistidir. Acun ve sistemini ilk yılından çözmüş olduğunu ama buna çok geç bir reaksiyon verdiğini düşünüyorum, yanlış yaptı.
Acun medya, kapitalist ve herhangi bir sömürü olayını çok iyi kullanan ve kendine çeviren bir oluşumdur. hangi siyasi amaçlara, hangi tekeli döndürmek için katıldığı da bellidir.

Gökhan ise bu oluşumda kayboldu ve bir ara kendini unutmasından korkmaya dahi başladığımı ifade etmeliyim.
Ama Acun ve onun çarkından kurtardığı için kendini çok şanslı.

ırkçı saldırılar

Günden güne artan saldırılardır. oysa ki bu globelleşmeyle azalması gerekirdi, tam tersi oldu.
insanlar istemiyorlar, kendinden olmayanı kabullenemiyorlar. Kendi doğruları dışında başka doğrulara kapalı bir şekilde yaşayıp, yaşamaya da devam ediyorlar.
özellikle bu bilinci siyasiler enjekte ediyor halka. körü körüne muhafazakar bir çizgide beyinler yıkanıyor ve artık doğru tek taraflı oluyor.
kanmayın arkadaşlar, o kirli güçlerin iktidarlığıyla itibarsızlaşma hareketlerine.

potansiyel suçlu

Ön yargılarımızdır.

kara propaganda

kaynağının resmi olarak belirsiz olduğu, amacının hedef alınan tarafı karalamak olduğu için pejoratif anlamda küçümseyici, aşağılayıcı, kötüleyici ve yerici her türlü konuya yer verebilen propaganda çeşitidir.

yazarların şu an okumakta oldukları kitap

Jack london- Uçurum insanları.

ifade özgürlüğü

Otorite ve yönlendirmelerin arttıkça azaldığı bir değerdir. insanların kendisini ifade edebilmeleri bir ihtiyaçtır her şeyden önce. Hangi ırktan ve hangi bölgeden olursanız olun bu böyledir. Nasıl ki insanlar yemek yemeden yaşayamıyorsa kendini ifade edemeden de barınamazlar. ilkel veya değil herkes kendini ifade eder. Bunu insanların elinden alırsanız, temel özgürlük haklarını çiğnemiş olursunuz.

Yazık olan şey de, bunu istediklerinde istediği yöne doğru çevirebileceğini düşünen kesimlerdir.
Kişilerin ifade özgürlüğünü o şartlar altında değiştirdiğinizi düşünmeniz sizi belli noktaya kadar tatmin eder. Ve baskı altında bastırılan bu kavram, gerekli fırsatlarda tekrardan baş gösterir. Ve siz de seyretmekle yetinirsiniz sayın otoriteler.

scandal

https://youtu.be/VMO3YNoNyTY

Benim için efsaneleşmiş Queen parçalarından biridir.

they're gonna turn our lives into a freak show
They'll see the heart ache, they'll see the love break

( hayatımızı ucube şovuna dönüştürecekler.
kalp ağrısını görecekler, aşk molasını görecekler.)

Sözlerinin anlamı bir yabancı şarkıya oranla muhteşemdir.

Tabi parfüm markası olan scandal da var.
O da jean Paul Gaultier' e ait bir markadır. Garip bir şekilde bu sanatçı abimiz kadınlar için siyasi bir kimlik hayal edip bir parfüm oluşturmuş. Bakış açısı da tam yerinde olmuş fikrimce çünkü bir kadının sıradışılığını, neşesini, dişiliğini ve özgürlüğünü temsil ediyor parfümü. Siyaset de yeri geldiğinde böyle bir şeydir tabi.

Favori kokularımdandır*

cenaze evinde kıymalı pide rezaleti

Kötü bir gelenektir maalesef. ölen kişinin yakınları o ölüm üzüntüsünü daha kaldıramazken, cenaze evine pide ekmek için gelenleri görmek koyar muhtemelen.
bir de pide ekmek almayanların veya bir şeyi eksik alanların homurtularını duyarsınız ve bu yüzsüzlüğe saygı duymak zorunda kalmak da mide bulandırıcıdır.

tamam ölüm hayatın bir gerçeğidir. herkes bir gün bu gerçekle karşılaşır. ama bu geleneği hangi yönden ele alsam, insanlığa sığmayan durumlarla karşılaşırım. ahlaklı birey olun arkadaşlar. o ölüye bakarken aklınıza öldüğünüzde, sizin cenazenizde pide için kavga eden samimiyetsiz insanları getirin. böylelikle belki de vicdanınızı harekete geçirmeyi başarabilirsiniz.

gürcistan

karadeniz' in doğu kısmında yer alır bu ülke. 1917 Devrimi’nden sonra, 26 Mayıs 1918’de Gürcistan bağımsızlığını ilan eder. derken derken birinci dünya savaşı patlak verir ve bu ülke yine bağımsızlığını kaybeder. hatta misak- ı milli kararlarında da batum' un geri alınması olayı vardır.
ardından 1936 Anayasası uyarınca Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu ve Gürcistan, Sovyetler Birliği’nin 15 cumhuriyetinden biri oldu.Daha sonra Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile birlikte federal devlet kurdu.Stalin döneminde ise Abhazya'nın statüsü kaldırılarak Gürcistan Sosyalist Cumhuriyetine bağlandı ve Sibirya'ya sürülen Abhazların yerine Gürcüler yerleştirildi.

ülkenin tarihi dokusu ve özellikle binaları çok güzeldir. tabi bağımsız devlet olma uğruna verdikleri çaba daha dikkat çeker ama.

vivaldi 4 mevsim

Dığer bir adıyla (bkz: four seasons) olan vivaldi eseridir.
Bu eser, solo keman ve küçük bir orkestra için yazılan her bir konçerto üç bölüme ayrılır: ilki bir allegro veya hızlı bölüm; ikincisi adagio veya largo da denen yavaş bölüm ve üçüncüsü ise, sonuçlandırıcı bir allegro veya ‘presto finale’dir.

ilk mevsim ilkbahardır. Bu bölümde tempolu ve çoşkun açılış mevcuttur. ikinci bölümde solo keman, uyuyan bir keçi çobanını temsil eder ve viyola kısmı, heyecanlı bir köpeğin havlamasını andırır. Ve mi gamındadır.

Sol gamında olan bir sonraki mevsim de yazdır. Burada vivaldi,
tuhaf bir şekilde Yazı daha sert bir duyguyla ifade etmiştir. Bu parçanın ilk bölümünde yaklaşan bir fırtınanın uğultusunu vermeye çalışılır, ikinci bölümde ise fırtınanın kükreyişini duyarız.

Sonbaharda bölümü, hasadın toplanmasını kutlayan köylülerin dansı ile başlıyor
ikinci bölümde köylülerin içkinin etkisiyle birer birer uykuya dalışı canlandırılıyor.
Son bölüm ise bir av anlatılıyor. Solo keman korkmuş av hayvanlarının çığlıklarını seslendiriyor.

Kış da "ısıran ve iğneleyen rüzgarlarıyla dondurucu karı” ve onun yavaş hareketini-yuvanın verdiği huzur ve dinginliğe bir göndermedir- çağrıştırır, karda yuvarlanmanın ve buzlu patika boyunca kaymanın heyecan hissini veren canlı bir allegroyla son bulur.

Benim en sevdiğim ise daha canlı huzur verici olan ve birçok duyguyu bir arada yaşaran üçüncü kısımdır.

osmanlı imparatorluğu

1299 yılında güçlenen ve devlet olma adımlarında ilerleyen, 1302 tarihinde koyunhisar savaşı ile de bu hedefini geliştiren, diğer tüm imparatorluklar gibi yayılmacı bir politika izleyen devlettir.
beylikten devlet olmaya giden süreçte osmanlı'nın genişleme siyaseti, iznik' in alınmasında izmit'e kadar ilerlemesinde etkili olmuştur.

osmanlı, avrupa'nın içinde bulunduğu karışık ortamdan, türk beyliklerinin kendi aralarındaki mücadelerden yani büyük bir siyasi boşluğun olduğu bir dönemde büyümüş ve büyümeye devam etmiştir
durum böyleyken osmanlı devletinin doğması ve büyümesi için iyi bir ortam hakimdir ve osmanlı da bunu iyi değerlendirmiştir.

cihat politikasıyla hareket eden osmanlı, ilk başlarda , hala beylikler hakim iken , daha hümanist ve barışçıl noktalarda durmuş, belli bir güce ulaşınca ise selçuklu gibi büyük bir devlet olma gayesine girmiş ve o hümanist çizgiden ayrılmıştır. bu yüzden de karamanoğullarıyla beraber anadolu'da hakimiyet mücadelesine girmiştir. bu da osmanlının türk beyliklerine karşı barışçıl politikalarının belli zamandan sonra hakimiyet çatışmasına döndüğünün kanıtıdır.

hukuk kurallarında ise osmanlı devleti, kuruluşundan yavuz dönemine kadar olan süreçte töre hukuyla, daha sonraki süreçlerde ise şerri hukukla yönetilmiştir. özellikle halifelik makamından ötürü de cihat politikası da yoğunluk kazanmış, bu yüzden de askeri kimliğe önem veren bir osmanlı devleti karşımıza çıkmıştır.

yıkılışının temel nedenlerini coğradi keşiflerden başlatabiliriz. çünkü coğrafi keşiflerle zenginleşen avrupa, osmanlı'ya bağımlılığını en aza indirgemiştir ve coğrafi keşiflerle beraber matbaanın ve pusulanın bulunması da reform ve rönesans hareketlerinin oluşmasında büyük etkendir. tabi ondan sonrası da işte fransız ihtilali ve sanayi devrimiyle yaşanan sanayi inkılabıdır.

en son ise osmanlı devleti ikinci meşrutiyetle yıkılma sürecine girmiş ve resmi olarak da 1 kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla yıkılmıştır. kuvay-i milliyeciler için de sevri imzaladığı gün yıkılmıştır.

kürk mantolu madonna

Sebahattin Ali'nin en iyi kitabıdır kanımca.
Raif efendi ve maria puder aşkını anlatır kitap. Öncellikle bu kitabın baş karakteri raif efendi, az konuşan veya sizin tabirinizle kendisine biçilmiş hayatı yaşayan sıradan biridir.

Babası sayesinde Berlin' e gider ve orada sanat galerisini ziyaret eder. Sanat galerisinde gördüğü bir tablo onun hayatını değiştirir. Bu tablonun Andrea Del Sarto tarafından yapılmış “Madonna delle Arpie” isimli tablodaki Madonna’nın portresine benzediğini düşünür. Ve hayranlıkla o tabloyu sık sık ziyaret eder. Tabi o tablonun sahibi maria puder de onu izler.

Raif efendi ve maria puder tanışırlar. Bir süre sonra ise raif efendinin babası öldüğünden ötürü raif efendi berlin' den ayrılmak zorunda kalır. Tabi mektuplaşmaları bitmez ikisinin de.

Bir süre sonra maria puder den gelen mektuplar kesilir. Raif onu terkettiğini düşünür ama çok farklı bir sonla karşılaşır. Maria puder' in aslında ölmek üzere olduğunu öleceğini anlayınca da doğacak çocuğunu raif efendiden gizleme kararı alır.

Konu itibariyle çok da aman aman değildir bana göre. Ama gerek anlatımı olsun gerek yarattığı etki olsun üst sınırlardadır.

--spoiler--

Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?

Bu da kitaptaki güzel mesajlardan biridir.

celal şengör

Binlerce kitap okuyabilirsiniz, binlerce makale yazabilirsiniz, bilimde ve sanatta kendi ülkenizin ve hatta birçok ülkenin üzerinde de olabilirsiniz ama bu size insanları daha aşağılık bir perspektiften eleştirme ve yadırgama hakkı tanımaz. Tanımamalıdır da.

ideolojiler, dinsel ve toplumsal öğeler gelişen toplum yapısında ve mental düşünmenin hakim olduğu alanlarda eleştirilebilir. Ama emin olun her gerici ideolojinin bile kendi içerisinde mantıksal bir felsefesi vardır. Bunları yabana atmamak gerekir.

işte bu mantıksal, toplumsal veya dinsel çerçevede oluşan ideolojiler insanların kimliklerini oluşturur. Diyalektik çerçevede bu ideolojilerin çarpışması insana yeni bir kimlik ve aidiyet duygusu kazandırır. Ve bunca çarpışan kimlik sonucunda kendi kimliğinin sentezini yapar insanlar.

Bu durumda da şunu söylemek isterim:

Tanıdığınız kimlikler sayısı kadar siz sizsinizdir. Eğer bir kimliği antitez olarak dahi almayı reddediyorsanız kendi kimliğinizden hep bir sentez (tez) kaybedersiniz.

Maalesef ki bu bilim adamımızın durumu da böyle.

modern kölelik sistemi

monoton geçen hayatımızı ve kapitalizmi temsil eden bir olgudur. kölelik bitmemiştir, sadece şekil değiştirmiştir derler. nasıl mı? hiçbir sosyal hayatı olmayan, karın tokluğuna çalışan ve dünyadaki sayılı zenginlerin değirmenini döndürmekteyiz. bu da bizi, belli güçleri daha da güçlendirmeye yarayan bir araçtan farksız kılmıyor. böylelikle biz, şekil itibariyle özgür ve liberal, gerçekte ise yaşamak için çalışmak zorunda olan bir köle olmaktan öteye gidemiyoruz. ve modern köleler oluyoruz.

tabi bir sistem vardır ve çalışmak zorundadır herkes. ama haksız gelir dağılımları olunca bu zorundalık yerini, köle psikolojisine bırakır.

aklını kullanabilen insanlar bu sistemin üzerinde yönetenler kısmında yer alır ve kendilerine binlerce köle yetiştirirler 'işçi' adında.

hayvan çiftliği

George orwell' in en önemli eleştiri yapıtlarından biridir. Bu kitap o kadar semboliktir ki her karakter incelendiğinde aslında bir şeyleri temsil ettiği görülür. O karakterler ve temsil ettikleri figürler de şöyledir :

Napoleon

Çiftliğin büyük lideri ve hayvanlar içinde en kudretlisidir. diktalığa karşı çıkıp sonradan en büyük dikta kendisi olmuştur.Hayvan Çiftliği’nin sembolizmi içerisinde 'Yoldaş Stalin'i temsil eder.

Snowball

O da bir domuzdur, ancak hayvanlar için kahramanca mücadele eder ama köpekler tarafından çiftlikten sürülür. Daha iyi bir imaj çizmesinden ötürü Troçki’yi simgeler.



Squealer

Kuralların değişmesinde ve algı operasyonlarının yapılmasında çok etkin bir domuzdur kendisi. Orwell' a göre Sovyetlerdeki parti yanlısı Pravda gazetesini simgeler.

Boxer

Çok çalışan hayatnını çiftliğe ve gelişimine adayan attır.
'Tıpkı Clover gibi, Boxer da Sovyetler’deki vasıf işçileri ya da Proleterya’ya karşılık gelir.

Clover

Dişi bir at. Clover asla yakınmaz. Boksör için endişelenir ve onun hastalanacak kadar çok çalışmasını önlemeye çalışır.

Yaşlı Benjamin

enjamin, yaşlı kuşağı, her yeniliğin karşısında olanları temsil eder. Her türlü yeniliğin geçici olduğu düşüncesindedir. Bu bağlamda Boşunalık tezi'nin somutlaşmış halidir de denebilir.

Moses

Hayvanlara, öldüklerinde gidecekleri ve hayal ürünü bir yer olan Şeker Kaplı Dağlar’dan bahsedip duran bir ajandır. Moses, kiliseyi ya da daha geniş anlamda dini temsil eder.

Mollie

yeni çiftlik düzenine muhalif olan bir koyundur. Muhalifliği politik olmasından ileri gelmez bu elamanın. Daha çok karnını doyurma peşindedir. Orta-sınıf ideolojisine sahip beyaz yakalı işçileri temsil eder.

Muriel

Clover için kuralları okuyan, bilgili bir keçi. Kendi adlarına karar alabilecek kadar eğitilmiş olan ve bu yüzden yöneticilere eleştiri yöneltebilecek düzeyde olan işçi kesimlerini simgeler. Ne yazık ki onlara karşı koyacak cesaretleri olmayan da bir kesimin karşılığıdır.

Jones

Çok fazla içki ve sigara içtiğinden ötürü çiftlikteki yetkinliğini kaybeden çiftliğin eski sahibidir. Bay Jones Çarlık dönemini, hatta Çar II. Nikola’yı temsil ettiği söylenir

Fredericks

Hitler figürünün romandaki ve filmdeki karşılığı

Domuzlar

Lüks ve bolluk içinde yaşarlar bu hayvanlar. kısacası
parti örgütünü ve bürokrat sınıfı temsil eder. yani stalin'in yakın çevresini temsil eder.

Köpekler

KGB'yi (Sovyet Gizli Servisi) ve Satlin’in korumalarını simgelerler.

Sıçanlar ve Tavşanlar

Vahşi hayvanlar olarak da anılan bu hayvanlar, Menşevik hareketi simgelerler. Daha hemen kitabın başında, diğer hayvanlar, sıçan ve tavşanların 'yoldaş' olup olamayacaklarını oylarlar.

Güvercinler

Güvercinler de propagandayı temsil eder: ama Rusya’daki değil, diğer ülkelere yapılan propagandayı.

Bay Jones’un Çiftliği

Kısaca Kremlin’i simgelediği söylenir.

Değirmen

Rus Endüstrisini temsil ettiği iddia ediliyor.

Foxwood Çiftliği

ingiltere’yi simgeler

Pichfield Ciftliği

Almanya’nın romandaki karşılığıdır

Değirmenin yıkılışları

Beşer yıllık kalkınma Planları'nın başarısızlığa uğramasını temsil eder.

eftelya

Yunanca kökenli bir kelimedir.
Kelime anlamı 'deniz kızı' dır. Ayrıca çok iyi bir hakan yeşilyurt şarkısının da ismidir.

Eftelya (Ver Elini Ver Bana)

Bir el uzanır bana
Sınırların ardında
Büyümeli sevdamız
Kardeşlik toprağında

Ver elini ver bana eftelya
Uzansın elimiz eftelya
Benim divane gönlüm
Seni ister eftelya

Aynı topraktan geldik
Bizbize benzeriz
Sevdalıklar dururken
Neden kavga ederiz

Ver elini ver bana eftelya
Uzansın elimiz eftelya
Benim divane gönlüm
Seni ister eftelya

halit ergenç

Türkiye'nin çekilecek olan en yüksek bütçeli dönem filmlerinden biri olan ve Mustafa Kemal'in hayatını ikinci defa oynayacak olan çok kaliteli bir oyuncudur.
Kendisi yine tiyatro kökenlidir. özellikle dönem filmlerinin aranan yüzüdür. oynayıp da tutmadığı yapım yoktur kendisinin.
ve Türkiye de hayatta olan ve oyunculuğunu en derinden hissettiğim oyuncumuzdur. zaten çok iyi oynayan oyuncular bir elin parmağını geçmez.

ayrıca casablanca da yer alacak kendisi.